11 Mayıs 2012 Cuma

ORGANİK SEBZE ÜRETİMİNDE EKİM NÖBETİ


Sebze yetiştiriciliğinde ekim nöbeti uygulaması, ticari sebze ürerimi ve ev bahçesi üretimlerinde uzun süreli başarı elde edilebilmesi için gereklidir. Tarımsal işletmelerde ekim nöbeti uygulanması, organik tarımın ana prensiplerinden birisidir. Doğru ürün seçerek ekim nöbeti uygulayan bilinçli üreticiler, arazilerinin verimliliğinin uzun yıllar devam etmesini sağlarken, toprak yapısının ve mikroflorasının korunmasını da sağlar. Ekim nöbeti; rotasyon ve münavebe kelimeleri ile eş anlamlı olup, tarımsal faaliyet gösterilen bölgenin iklim ve toprak özellikleri dikkate alınarak, yüksek verimli ve kaliteli üretim yapmak amacıyla farklı kültür bitkilerinin birbirini, karşılıklı olarak destekleyebilecek ve tamamlayabilecek şekilde ard arda yetiştirilmesine denir.

Sebze yetiştiriciliğinde ekim nöbeti; toprak sağlığını arttırmak, verimli ve kaliteli ürün elde etmek amacıyla arka arkaya yetiştirilecek sebze türlerinin bir plan ve program dahilinde seçilmesidir. Bir üretim alanında ekim nöbeti izlenmediğinde, toprak verimliliğini olumsuz yönde etkileyen faktörler şunlardır: Toprak kökenli hastalık etmenlerinin etkenliğinin artması, nematodların daha aktif hale geçmesi ve populasyonlarının artması, topraktaki organik madde miktarının sürekli olarak azalması, kullanılan sentetik bitki besin maddesi ve zirai mücadele ilaçlarının toksik etki yapan kalıntılarının artma olasılığının yüksek olması ve toprakta bulunan temel mineral elementlerin dengesinin bozulmasıdır.
Ürün ekim nöbetinde ana prensip; aynı familyaya ait olan sebze türlerinin tek ürün yetiştiriciliği (monokültür) zihniyeti ile arka arkaya üretilmemesidir. Bunun ana nedeni; aynı familyaya ait türler topraktan aynı besin maddelerini alarak beslenirler ve toprak verimliliğinin azalmasına neden olurlar. Örneğin; sebzeler yakılıp külleri incelendiğinde; demir (F2O3) pırasada % 7.0, lahanada ise % 0.7 oranında bulunmaktadır. Bilindiği üzere bu iki sebze türü farklı familyalara aittir. Potasyum (K2O) ise; Lahana külünde % 48.3 ve karnabahar külünde ise % 23.4 düzeyinde bulunmaktadır. Bu iki tür lahanagiller (Cruciferae) familyasına ait olup topraktan fazla miktarda K2O kaldıran sebzelerdir. Mg bezelyede % 8.0 iken, salatalarda % 2.2 dir. Fosfor (P2O5) ise; turpta % 41.1, bezelyede % 1.0 dır. Sebzeler için geçerli olan bu durum diğer bitki grupları için de aynıdır. Örneğin; şekerpancarı, 4 ton kök+2 ton yaprak verimi ile bir dekar alandan besin maddesi olarak 15 kg N+6 kg P2O5+17.5 kg K2O+12 kg CaO kaldırırken, yonca 800 kg/da kuru ot verimiyle 25 kg N+5.5 kg P2O5+14.5 kg K2O+23 kg CaO kaldırmaktadır. Bu nedenledir ki organik tarımın ana prensiplerinden birisi toprak yapısının korunarak tarım yapılmasıdır. Toprak yapısının korunmasını sağlayan uygulamalardan en önemlisi ise; tarımsal faaliyetler uygulanırken bilinçli bir ekim nöbeti uygulanmasıdır (Şencan, 1976).
Ayrıca; aynı familyaya ait sebze türleri, aynı hastalık ve zararlılara hassas olurlar. Yaygın olarak üretimi yapılmakta olan sebzelerin ait olduğu familya sayısı toplam olarak 10 tanedir. Örneğin; soğan, sarımsak ve pırasa soğangiller (Amaryllidaceae), domates, biber, patlıcan ve patates patlıcangiller (Solanaceae), hıyar, karpuz, kavun ve kabak kabakgiller (Cucurbitaceae), lahana, karnabahar, brokkoli, bürüksel lahanası, kırmızı lahana, turp, şalgam, roka ve tere lahanagiller (Cruciferae) familyalarına ait sebze türleridir. Toprakta yaygın olarak bulunan ve sebze üretiminde büyük sorun olan toprak kökenli bir çok hastalığın etkinliği “zaman esas alınan ekim nöbeti” programları ile önlenebilmektedir. Fusarium kökenli hastalık etmenleri; fasulye ve bezelyeyi de kapsayan bir çok sebze türüne önemli ölçüde zarar veren bir hastalık etmenidir. Bu hastalık etmeni ile aynı üretim parselinde 2-3 yıllık ekim nöbeti programı uygulayarak başa çıkılabilmektedir.
Lahana kök çürüklük etmeni bir fungus olup, etkinliği; aynı üretim alanında 4-5 yıl lahanagillerden bir tür üretilmeyerek ortadan kaldırılabilmektedir. Örneğin; birinci yıl beyaz baş lahana üretilmiş ve hastalık bu ürerim periyodunda etkili olarak önemli ölçüde ürün zararına neden olmuş ise; ikinci yıl aynı üretim alanında brokkoli, kırmızı baş lahana, brüksel lahanası ya da karnabahar üretimi yapıldığında zararın etkisi katlanarak artmaktadır.
Verticillium solgunluk etmeni bir fungus olup, domateste önemli ölçüde zarar yapan toprak kökenli bir hastalık etmenidir. Domates tarımından sonra, topraktaki etkinliği uzun yıllar kalabilmektedir. Bu nedenle hastalığın etkili olduğu üretim alanlarında domatesin arkasından tekrar domates ya da biber, patlıcan ve patates üretimi yapılmamalıdır. Günümüzde, bakteri ve fungus kökenli hastalıklara dayanıklı ya da toleranslı sebze çeşitleri geliştirilmiştir. Ancak, bu dayanıklılık etmeninin, söz konusu çeşitlere hangi ıslah metotları ile aktarıldığı organik tarım prensipleri yönünden önemlilik arz etmektedir.
Domates, havuç ve patates, kök ur nematodlarına karşı çok duyarlı olan sebzelerdir. Tatlı mısır ve diğer tahıl grubu sebzeler ise, bu zararlı etmenini baskı altına alabilen bitki gruplarıdır. Kök ur nematodları, genellikle sebze grubu bitkilerden soğan ve karpuzda zararlanma yapmaz.
Ekim nöbetinde bitki seçimi yaparken, üretilen ön bitkinin toprakta ne kadar organik madde bırakacağı da önemlidir. Kök kalıntıları ile toprağa bırakılan organik madde miktarı sebze türlerine göre de değişim göstermektedir. Örneğin; lahana 50-80, karnabahar 30-60, ıspanak 30-40, havuç 50-90, kırmızı pancar 60-70, maydanoz 10-20, kereviz 100-130, pırasa 50-100, soğan 90-100, bodur fasulye 50-70, bezelye 20-50, hıyar 20-80, domates 20-80 ve salatalar ise 10-30 kg/ da organik madde bırakmaktadır. Tahıllardan olup sebze olarak üretilen tatlı mısırın da toprağa bıraktığı organik madde miktarı çok fazladır. Ancak, tatlı mısırın toprakta bırakmış olduğu organik madde kısa sürede parçalanmaz. Yazlık ve kışlık kabaklar, karpuz ve baklagillerin bıraktığı organik materyaller ise; kısa sürede parçalanabilir (Şencan,1976)
Ekim nöbeti uygulamalarına yeşil gübreleme amaçlı bitkiler de alınmalıdır. Bu amaçla seçilen bitkilerin baklagil olmasının havanın serbest azotunun toprağa bağlanmasını sağlamasının dışında başka faydaları da vardır. Baklagil bitkileri; gölgeleme etkileri ve gevşek kök sistemleri nedeniyle, toprağın organik maddesini ve strüktürünü arttırır, toprağın fazla kurumasını önleyerek, toprak yapısının korunmasını sağlar. Toprakta K, Ca ve Mg gibi katyonların yıkanarak uzaklaşmasını önler, erezyonun kontrol altına alınmasına yardımcı olur ve toprak yapısının iyileşmesine katkıda bulunur, yabancıot, hastalık ve zararlılar ile mücadelede faydalıdır (Ceylan, 1994).
Ayrıca ekim nöbeti programına konulacak sebze türü seçerken, bitkilerin derin ya da yüzlek köklü olma özellikleri de dikkate alınmalıdır. Örneğin; salata grubu sebzeler (marul, kıvırcık, baş salata), pancar ve diğer yeşillikler yüzlek köklü sebzelerdir. Toprağın ilk 20-30 cm derinliğindeki besin maddelerinden yararlanabilirler. Bu bitkiler dallanıp toprak yüzeyinde gölgeleme yapabilme özelliğine de sahip değildir. Bu türlere ait bitkilerin üretimi aşamasında yabancı ot kontrolü sağlayabilmek amacıyla sıra arası ve sıra üzeri mesafeleri oldukça dar tutulmalıdır. Diğer taraftan; domates, biber, yazlık kabaklar ve kavun derin köklü sebzelerdir ve 60 cm toprak derinliğine kadar olan bitki besin maddelerinden yararlanabilme özelliğine sahiptirler. Bu nedenle; yüzlek köklü sebzelerden sonra derin köklü sebzelerin ekim nöbeti programlarına konulmasında fayda vardır. Ayrıca, derin köklü olarak adı geçen bu sebzelerin toprak üstü kısımları da oldukça gelişerek toprak yüzeyini kaplayıp yabancı ot gelişimini de belli oranda engelleyebilirler.
Bazı sebze türleri vardır ki, üretim periyodu sonunda toprakta bırakmış oldukları organik maddeler parçalanırken, toprağa toksik madde bırakırlar. Bu toksik maddeler kendilerinden sonra gelen sebze türleri için alleopatik etki oluşturabilirler. Örneğin; tatlı mısır kendisinden sonra üretilecek bazı sebze türlerine böyle olumsuz bir etkide bulunur. Tatlı mısır üretiminden sonra, salatalar, pancar ve soğan üretimi yapılmak istenir ise, bırakılan toksik madde bu türlere ait bitkilerin gelişimlerini engellemektedir. Diğer taraftan tatlı mısır ve dane mısır, soğanda büyük zarar yapan pembe kök çürüklüğü etmeninin etkisinin azaltılmasında önemli olan iki art bitkidir. Bitkilerin bırakmış oldukları bu toksik maddeler toprak yorgunluğu adı verilen verimsiz koşulların oluşmasında önemli rol onamaktadır. Sebze üretiminde olduğu gibi diğer bitki gruplarından da organik maddeleri parçalanırken toprağa toksik madde salan bitkiler de vardır. Bunlar aşağıda sunulmuştur:
Bitki Türü Salgılanan Toksik Madde
Mısır Amino asit
Yulaf Scopoletin
Keten Linoin
Şeftali Amigdalin
Elma Florizin, kuversetin
Yağ Bitkileri Fosfor asidi
Şeker-nişasta bitkileri Potasyum
Sebzeler topraktan çok fazla besin maddesi kaldıran bitki gruplarıdır. Bu nedenle kendilerinden sonra gelen bitki gruplarının toprakta mevcut bulunan besin maddeleri ile beslenmesini engellerler. Örneğin; domates gibi topraktan çok fazla besin maddesi kaldıran bir türden sonra hangi tür yetiştirilecek ise; toprak analizi yaptırılarak, topraktan kaldırılan besin maddeleri, dikkatlice uygulanan bir gübreleme programı ile toprağa ilave edilmelidir. Organik tarımda esas olarak organik kökenli besin maddelerinin esasını çiftlik gübreleri oluşturmaktadır. Ancak, bilinçsiz yapılan çiftlik gübrelemesi ile, sentetik gübrelerin yaratmış olduğu tehlikelerden daha tehlikeli durumlar da yaratılabilmektedir. Örneğin; Avusturalya’da toprakların büyük bir kısmı bilinçsiz uygulanan çiftlik gübrelemesi sonucunda kullanılamaz hale getirilmiştir.

Hiç yorum yok: